Sağlık

Seis Başkanı Metin Demir: Çinliler İzmir'e Hastane Kurmak istiyor!

Öncelikle SEİS Başkanı olarak sizden SEİS’ in çalışmaları hakkında bilgi alabilir miyiz?

SEİS 2003 yılında kurulmuş TİSK’e bağlı bir işveren sendikası olarak yalnızca işçi-işveren ilişkilerine odaklanmak yerine tıbbi cihaz sektörü için makro politikaların belirlenmesinde aktif rol oynamakta, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu gibi kurumların sektörümüze yönelik hazırladıkları düzenlemelerde her zaman kamu menfaatini düşünen bir paydaş olarak yer almış, sektörün gelişmesi ve ilerlemesi için sürdürülebilir bir iş ortamının oluşturulmasına yönelik politika önerileri geliştirmiştir. Sektörümüzün kayıtlı ve ölçülebilir bir olmasını önemseyerek bu yönde projeler geliştirdik. Sektörümüze yönelik eğitimler vererek işgücünün belgelendirilmesi için çalışmalar yürüttük.

Geçtiğimiz günlerde Çin İş İnsanları Başkan Yardımcısı Li-Ying Tang bir konuşmasında Türkiye’de hastane kurmak istediklerini ve bu konuda İzmir, Ankara ve İstanbul’da konumlanmayı hedeflediklerini belirtti. Bu konuda sizin öngörüleriniz ve yatırımın miktarı hakkında bilginizi rica edebilir miyiz?

Öncelikle bu görüşmenin hazır bir fizilitenin değerlendirilip yatırım kararı verilmesine yönelik bir toplantıdan ziyade daha çok ilkesel bir işbirliği değerlendirmesi olduğunu ifade etmek isterim. Çin heyeti ifade ettiğiniz gibi, Ankara, İstanbul, İzmir’de birer hastane yatırımı gerçekleştirmek istediklerini belirttiler. Bu hastanelerin Onkoloji branşında tek branş hastanesi olması hedefleniyor. Bizce bu görüşme ülkemize yatırım çekmek ve istihdam yaratmak bakımından son derece değerli olduğu gibi, Çin’in sahip olduğu teknoloji ile geleneksel alternatif tedavi yöntemlerini birleştirebileceği bir hastalık alanında yapılıyor olması da ayrıca değerlidir.

Elbette yapılacak yatırımın mali bir değeri olacaktır. Bunu fizibilite yapmadan tam olarak ifade etmek mümkün değil ancak sektörün içerisinde yer alan bir üretici ve iş insanı olarak 40.000.000 USD’ lik bir yatırım bedeli gerektirir diye düşünüyorum.

Türkiye’ye yatırım yapmak isteyen yabancı sağlık yatırımcılarının Türkiye’de halen uygulanmakta olan ‘Alternatif Tıp’ yöntemleri ile ve termal sağlık projeleri ile birleştirildiğinde yabancı yatırımcılara Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sağlayacağı imkanları da eklersek sağlıklı bir yatırım imkanı sağlanmış olur mu?

Bildiğiniz gibi, ülkemiz sağlık turizminde oldukça önemli çalışmalar yapmaktadır. Son dönemlerde Sağlık Bakanlığının bu yönde teşkilat oluşturması ve uluslararası işbirlikleri kurmaya çalışması da bunun en önemli göstergesidir. Sağlık turizminin tüm sektörleri ile birlikte etkili bir şekilde yönetilmesi gerekmektedir. Ülkemizin termal turizm anlamında potansiyeli oldukça zengindir ve pek çok ayrı hastalık ve enfeksiyona iyi gelecek şifalı sularımız mevcuttur. Buna yapılacak tanıtım ve yatırımın önemli sonuçlar üreteceğini düşünüyorum. Kültür ve Turizm Bakanlığımız ile Sağlık Bakanlığımız ortak program ve tanıtımlar yapmalı ve bence bu alanda ortak yatırımlar yapmalıdırlar.

Son derece önemli olan bu alan dünyada üç ana başlık altında; 1.Medikal turizm 2. İleri yaş ve engelli turizmi, 3. Termal sağlık turizmi ve SpaWellness toplanmak suretiyle ele alınmaktadır. Bunların ayrıntısına girecek değilim ama bu alanların oluşturduğu sağlık turizminin bugün dünyada 100 milyar dolarlık bir hacme sahip olduğunu da gözden kaçırmamalıyız.

Ayrıca Birleşmiş Milletler verilerine göre bugün dünya nüfusunun %12.3’nü 60 yaş ve üzeri insanların oluşturduğu, bu oranın 2030 yılında %16,5, 2050 yılında ise %22’ ye ulaşacağını da düşünürsek son derece anlamlı bir sağlık ihtiyacının giderilmesine yönelik verilerin ortada olduğunu görürüz.

Elbette burada ilgili profesyonellerle bir araya gelerek, yapılan değerlendirmeler ile dünya verileri bir araya getirilip konsolide edilmek suretiyle alanın Swot analizlerinin yeniden yapılarak kararlar alınmalı ve oluşacak strateji belgesi her yatırımcının yol haritası olursa istediğimiz değerli sonuçları alabiliriz.

Çin’in Türkiye’de yapacağı sağlık yatırımı kanser alanında olacaktır diye düşünüyoruz. Çünkü Çin bu alanda dünyada önemli bir konumda. Çin’in Türkiye’de böyle bir yatırım yapması sizce hem sektör hem de sağlık çalışanları için ne anlam ifade eder? Kanser alanında Türkiye’nin gelişimine katkı sunar mı?

Ülkemizin tıbbi uygulamalar bakımından dünyada oldukça önemli bir yere sahip olduğunu öncelikle ifade etmek isterim. Buna karşın Çin’in Kanser konusunda oldukça geliştiğini ve yeni uygulama ve başarılara imza attığını da görmemiz gerekir. Bu işbirliğinin kanser tedavisi alanında ülkemize getireceği yeni teknikler ve teknolojiler ile bilgi aktarımına vesile olacağına ve ülkemiz tıbbına önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum.

Türkiye’deki sağlık sektörünün turizm açısından yansımaları hakkında görüşleriniz nelerdir?

Devletin sağlık sektörüne yatırımı yeterli mi? Diğer ülkelere göre orantılandığında Türkiye dünyada nerede?

Sağlık turizmi bakımından ülkemiz kayda değer bir noktaya gelmiştir. Dünyada sağlık turizm gelirleri bugün 100 milyar doları aşmıştır. Türkiye bu pazardan 1,5 milyar dolar pay almaktadır. Ülkemizin 2023 yılı hedefi bunu beş kat artırıp 10 milyar dolar’a ulaşmak. Bunun için Çin Heyetinin planladığı yatırımların önemli olduğunu vurgulamak isteriz. Tek ihtiyacımız doğru planlama, vaz geçmeme, etkili iletişim ve nitelikli hizmet sunumunu gerçekleştirmektir. Ülke olarak bunları gerçekleştirecek bilgi ve donanıma da sahibiz.

Dünyadaki sağlık yatırımcıları neden Türkiye’yi tercih etmeliler? Bu konuda devletin yabancı yatırımcılara sağladığı olanaklar nelerdir?

Ülkemiz dünyadaki eşdeğerleri ile en az aynı kalitede tesis hizmeti ve sağlık hizmetini sunabilecek güç ve bilgiye sahip olmasının yanında, yatırımcıların daha kaliteli sağlık uygulamalarını ülkemizde hemen hemen ¼ fiyatına almaları mümkün.

Şöyle ki Türkiye, diğer ülkelere kıyasla tıbbi operasyon maliyetlerinde yüzde 60’a yakın tasarruf sağlıyor. Örneğin, ülkemizde kalp için bir by-pass ameliyatının maliyeti 7.000-19.000 dolar arasında bir bedelle yapılabilmekte iken aynı ameliyat Avrupa’da ortalama 29.000-45.000 dolara yapılabilmektedir. Diğer ameliyat türlerinde de aynı oranda ekonomik olduğumuz gibi tıbbi uygulama bakımından da daha iyi olduğumuzu söylemeliyim.

Üretim açısından Türkiye ilaç ve ekipman endüstrisinin durumu nedir?

Tabi ilaç sektörü adına burada değerlendirme yapmam ilgili sektör temsilcileri adına etik olmayabilir. Ekipmana dair sorduğunuz soruyu da Tıbbi Cihaz Sektörü olarak algılamak suretiyle değerlendirme yapmak isterim.

Sektörün ihracat miktarları 2003’lerde yılda 14 milyon dolarlardan bugün 650 milyon dolar seviyesine yükselmiştir.

Teknik, teknoloji ve yatırım iştahı olarak sektörümüz oldukça ileridedir. Ancak daha iyi seviyelere ulaşabilmesi için, yapısal bir takım düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Ödemelerin vadesinde yapılmaması, kamu alımlarında rekabetçi olmayan şartnameler gibi sorunlar sektörün büyümesine ket vurmaktadır.

Sektörün beklentilerini,

Yurt dışından gelen ürünlerle haksız rekabeti önleyecek düzenlemeler geliştirmesi,

SUT uygulamalarının bir sistem dahilinde güncellenmesi

Hizmet ve malzeme bedellerinin, aksatılmayacak anlamlı bir vadede (Örneğin 90 gün gibi) ödenmesinin sağlanması

Yerli üreticinin teknik ve teknoloji geliştirmesine ilişkin hibe kaynaklarının arttırılması,

Toplu ve bir seferde merkezi büyük alımlar yerine, perifere yayılmış ihtiyaca göre planlanmış alımların yapılmasına imkan verilmesi, ve kamu alım planlarının önceden üreticiler ile paylaşılması

Olarak sıralayabilirim.

Hali hazırda tıp teknolojilerinde büyük oranda ithalata bağımlıyız. Türkiye’nin ürettiği ve dünyada sattığı tıbbi cihaz var mı?

Elbette bugün ülkemizde bir çok tıbbi cihaz üretilmekte ve dünya pazarına satılmaktadır. Ülkemiz katma değeri yüksek pek çok ürün üretiyor. EKG cihazlarından tutun da göz içi lenslere, laboratuvar ekipmanları ve kitleri, defibrilatörler, stentler, kardiyovasküler cerrahi ile ilgili ürünler, ortopedik implantlar vb. pek çok ürün ülkemizde üretiliyor. Ülkemizde üretilen ürün çeşitliliği her geçen gün artmakta…

Bir önceki soruya bağlantılı olarak devletin, teknoloji üssü olarak tabir edilen teknoparklarda özellikle yazılım sonrasında sağlık ekipmanları konusunda bir teşviği var mı?

Devletimiz teknoloji geliştirmek bakımından bugün start up dediğimiz bir çok girişime imkan vermekte ve destek sağlamaktadır.Tübitak aracılığı ile verilen Ar-Ge fonları tıbbi cihazların prototip aşamasına getirilene kadar ki sürecini desteklerken sağlık endüstrisi alanında TÜSEB’in ilaç, aşı ve tıbbi cihaz sektöründe prototip sonrası yeni destek mekanizmaları kullanmakta olduğunu söyleyebiliriz. Henüz sektörümüzde bir yansıması olmamasına rağmen olumlu etkilerini beklemekteyiz.

Bildiğiniz üzere Ege Bölgesi Türkiye’nin turizm cenneti. Yatırımcıların turizm ile ilişkilendirilen sağlık organizasyonlarında Ege Bölgesi’ni tercih etmelerini sağlamak için ne gibi çalışmalar yapılmalı?

Ege Bölgesi’nin doğası, termal olanakları, deniz turizmi ve kültür turizmi açısından zenginliği sağlık turizmi ile birleştirilerek ülkemize gelen hasta ve hasta yakınlarına sunulan deneyimi çeşitlendirerek rekabetçi bir avantaj oluşturabilir.

SEİS Başkanı Sayın Metin Demir bey’e verdiği değerli bilgiler için okuyucularımız adına teşekkür ediyoruz. Ege bölgesindeki yatırımların hızlanması, bu konuda devletimizin desteğinin katlanarak devam etmesi en büyük temennimiz. Bizlerin de her konuda olduğu gibi bu konu üzerinde de, ileriki zamanlarda daha geniş kapsamlı haber ve röportajlarla konunun takipçisi olacağımızı bilmenizi isteriz.

Bir yanıt yazın