İzmir’in Çıtır Sırrı: Gevrek mi, Simit mi? Tartışmaya Son Nokta
Ege’nin incisi İzmir’de sabah saatlerinde fırından yeni çıkmış, altın rengiyle parlayan çıtır halkalarla güne başlamak bir gelenektir.

Ancak bu halkalara “simit” demek, İzmirliler için neredeyse bir tabu. İzmirli’nin dilinde o, sadece gevrek. Peki bu isim nereden geliyor? İzmirliler için “gevrek”, sadece bir kahvaltılık değil, aynı zamanda bir kültürel aidiyetin göstergesidir. Gevrek kelimesi, ürünün karakterini yani dışı çıtır, içi yumuşak yapısını birebir yansıtır. Bu kullanım şekli sadece bir alışkanlık değil, yemeğin üretim sürecine dair de ipuçları verir.
Fark, Pekmez Kazanında Başlıyor
İzmir gevreği, klasik simitlere göre farklı bir pişirme sürecinden geçer. Özgün yöntemiyle, halka haline getirilen hamur önce kaynar pekmez kazanında kısa bir ön pişirmeye alınır. Bu aşama, gevrekliğin anahtarıdır. Ardından bol susama bulanır ve yüksek ısıda taş fırında çıtır çıtır pişirilir. Bu işlem, İzmir gevreğine özgün rengini, kıtır yapısını ve adını verir.
Her ne kadar simidin İstanbul menşeili olduğu düşünülse de, tarihi kaynaklarda özellikle Balkan coğrafyasında da “gevrek” ifadesine rastlanır. Bu da gösteriyor ki gevrek, sadece İzmir’e değil, geçmişten bugüne geniş bir coğrafyaya mal olmuş bir lezzettir.
Gevrek, Simitten Fazlası
Bugün İzmir sokaklarında el arabasında gevrek satan ustalardan, vapur iskelelerinde simitçiye uzanan her lokma; hem bir geleneği, hem de bir ismi yaşatıyor. Gevrek, İzmirliler için sadece farklı bir ad değil; kentin sesi, kokusu ve sabah ritüelidir.
Bu nedenle “İzmir’de simit yok” ifadesi, esasında bir yanlış değil; bir doğrunun farklı adıdır. Çıtır çıtır yapısıyla farkını ortaya koyan gevrek, İzmirliler için geçmişin, lezzetin ve aidiyetin sembolüdür. Güne başlarken bir bardak çay ve bir gevrek, İzmir’in en gerçek tarifidir.