KÖŞE YAZISI / OZAN SÖNMEZ
Her yıl olduğu gibi bu yıl da 10-16 Mayıs Engelliler Haftası’nda sosyal medyada yaptığımız paylaşımlarla ne kadar duyarlı bireyler olduğumuzu bir kez daha birbirimize gösterdik. En duyarlı ödülünü ise yine beğeni sayısı en fazla olanımız kazandı.
Peki yaptığımız bu paylaşımlarla engelli vatandaşlarımızın hangi dezavantajını giderdik?
Mesela yöneticilerimiz; göstermelik birkaç hizmet dışında sosyal, kültürel, sportif, eğitim ve istihdam alanları başta olmak üzere hayatın tamamını herkes için ulaşılabilir ve erişilebilir kılabildi mi? Peki ya bizler; yolda, kaldırımda, toplu taşımada, otoparkta, bankada, kamu kurumunda, çarşıda ve pazarda engelli bireylerimizin hakkını hukukunu gözeterek üzerimize düşenleri yaptık mı?
Yukarıda belirttiğim sorulara cevap vermeden önce; gelin bu soruların temelini oluşturan sorunların nasıl ortaya çıktığını ve neden giderilemediğini konuşalım.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın hazırladığı Engelli ve Yaşlı İstatistik Bülteni verilerine göre ülkemizde en az bir engeli olan (3 ve daha yukarı yaş) 4.876.000 kişi var. Yani bu demek oluyor ki İstanbul, Ankara ve İzmir dışında 78 şehrimizin her birinin nüfusundan daha fazla engelli vatandaşımız bulunuyor. Peki her türlü ihtiyacımızın ve sorunumuzun çözüm adresi olan siyaset mecrasında bu 4.876.000 kişiyi temsilen kaç üst düzey engelli siyasetçi bulunuyor dersiniz?
İzninizle birkaç veriyi sizlerle paylaşayım;
- Ülkemizde sadece engellilere yönelik bir bakanlık bulunmadığı gibi 18 bakanlığın başında da engelli bakan bulunmuyor.
- 600 milletvekilinin bulunduğu TBMM’de yalnızca iki engelli milletvekili var. Yanlış duymadınız sadece 2!
- TBMM’de siyasi faaliyet yürüten 14 siyasi partinin hiçbirinin başında engelli bir genel başkan bulunmuyor.
- Ülkemizde bulunan 30 Büyükşehir Belediyesinin hiçbirinin başında engelli bir belediye başkanı bulunmuyor.
- İzmir’i baz aldığımızda da bir önceki yazımda kadınların siyaset sahnesindeki varlığı konusunda övgüyle bahsettiğim Cumhuriyet Halk Partisi, engelli bireylerin siyasetteki temsili konusunda diğer siyasi partiler gibi sınıfta kalmış gözüküyor.
İstatistiklere bakınca akla gelen ilk şey; ya engelli bireylerimiz bu toplumda yaşamıyor ya da siyaset mecrası bu toplumu temsil etmiyor.
Bu vahim tablonun ortaya çıkmasında; herkesin bir engelli adayı olduğunu unutan ya da sadece sosyal medyada hatırlayan biz bugünün engelsizleri ile siyasi açıdan kolektif refleks gösteremeyen ve göstermek için pek de çaba sarf etmeyen engelli bireylerin sorumluluğu var. (Ülkemizde şuana kadar üç engelli siyasi parti teşebbüsü olmuş olup; Türkiye Özürlüler Partisi ve Türkiye Özürlüsüyle Mutludur Partisi kapanırken, Engelsiz Türkiye Partisi siyasi faaliyetlerine devam etmektedir.)
Peki çözüm nedir?
Çözümün şifresi; empati.
Yani; “Kişinin kendisini bir başkasının yerine koyması; bir başkası gibi hissedebilmesi, başka insanların duygularının, heyecanlarının ve davranışlarının farkında oluşu; diğerlerinin algılarını, düşüncelerini, duygularını, tutumlarını ve özelliklerini anlayabilmesi; onların zihinsel yaşantılarını, yaşanan olaylar karşısındaki bakış açılarını kavrayabilmesi; yaşamın onun için ne ifade ettiğini anlayarak, başka insanın yaşayış ve deneyimlerine dâhil olması” durumu…
Bizler bugünün engelsizleri, yukarıdaki empati kriterlerini bir nebze olsun yerine getirmeyi başarabilirsek kendimiz için küçük ama 4.876.000 kişi için büyük bir adım atmış oluruz. Eğer denk gelir de bu yazıyı okursanız; ilk genel seçime 4 yıl, ilk yerel seçime 5 yıl var demektir. Gelin; 10-16 Mayıs Engelliler Haftası’nda attığımız tweet ve story’lerin yanına kamusal alanda birbirimizin hakkına ve hukukuna saygılı bir yaşam tarzını benimsemeyi ve bir de sandığa gittiğimizde atacağımız oyları ekleyelim.
Oy verdikten sonra ne mi değişir? Öncesinde yapmamız gerekeni yapalım da sonrasını sonra düşünürüz…