Gündem

2021 yılının ilk üç ayında 92 kadın cinayeti işlendi!

Geçtiğimiz yıl 408, 2021 yılının ilk üç ayında 92 kadın cinayeti işlenmiş durumda. Son on yılda 3.247 kadın, erkek şiddetiyle hayatını kaybetti. Ülkemizde işlenen kadın cinayetleri ile ilgili meclis kürsüsünde söz alan CHP Hatay Milletvekili Suzan Şahin, İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilme kararı ile ilgili tepkilerini dile getirdi. Şahin, sözleşmenin Türk gelenek ve ahlak kurallarına aykırı olduğunun savunusu yapılarak imzalandığı günden bugüne İstanbul Sözleşmesi’nin hükümet tarafından anlatılmadığını söyledi. Sözleşmenin ‘O çok kutsadığınız aile içinde, kadınlar eşit bir yaşama sahip olmalı, şiddetten korunmalıdır.” Dediğini belirten Suzan Şahin, konu ile ilgili şu çarpıcı açıklamalarda bulundu;

İŞLENEN KADIN CİNAYETLERİ

Geçtiğimiz yıl 408, 2021 yılının ilk üç ayında 92 kadın cinayeti işlenmiş durumda. Son on yılda 3.247 kadın, erkek şiddetiyle hayatını kaybetti. Size göre güller açıyor. Bu ülkede kız çocuğu ve kadın olmak dayakla, şiddetle, taciz, tecavüz hatta ölümle burun buruna yaşama korkusu oldu. Böylesi bir ortamda kadınların yaşam reçetesi olan İstanbul Sözleşmesi’nin AKP ve saray rejiminin gece yarısı operasyonuyla Anayasa’mıza ve uluslararası insan hakları mevzuatına aykırı olarak tek taraflı feshedilmesi, kadına yönelik şiddete göz yummaktır, kazanılmış haklara tecavüzdür, kadınlara ihanettir; vazgeçin.

HALKIN YÜZDE 64’Ü SÖZLEŞMENİN FESHİNİ İSTEMİYOR

Uluslararası hukukta şiddetin, kadın-erkek eşitsizliğinin ve kadınlara karşı yapılan ayrımcılığın bir sonucu olduğunun vurgulandığı ilk sözleşme İstanbul Sözleşmesi’dir. Bu çatı altında oy birliğiyle kabul edilmiştir, niye çekiliyorsunuz, çelik çomak oyunu mu bu? Ancak yedi yıl yürürlükte kalan sözleşme ve sözleşmeye dayalı 6284 etkin bir şekilde uygulanmadı, etkin uygulanmayışı bu alanda görevli kamu çalışanlarının ihmalleri yetmezmiş gibi sürekli karalama kampanyaları yürütüldü, yargı organlarını da etkileyerek adaletin tesisi engellendi. Sözleşme de yer alan “Toplumsal cinsiyet” kavramı ve “Eşitlik” ilkesini millî değerlere aykırı gibi gösterenlerce yürütülen bu kampanyalar İstanbul Sözleşmesi hükümlerini çarpıtarak, kendisine dayanak yarattı.

Metropoll’ün anketinde halkın yüzde 64’ünün feshini onaylamadığı İstanbul Sözleşmesi gerçekten etkili bir şekilde uygulanmış olsaydı ne olurdu?

CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ

Defalarca şikâyet etmesine rağmen öldürülen Ayşe Tuba Arslan; çocuğunun gözü önünde “Ölmek istemiyorum.” diye haykıran Emine Bulut; yakılarak, üstüne beton dökülerek, bir varil içerisinde ormana gömülmüş hâlde bulunan Pınar Gültekin yaşıyor olacaktı. Tedbir ve eksiklikleri gidermek yerine, kadınları koruyan uluslararası hukuk normlarına göre düzenlenmiş sözleşmeyi feshetmek midir devletin vatandaşı koruması? İlk imzacı olmakla övündüğünüz, şerh bile koymadığınız sözleşme bugün sizi neden rahatsız ediyor? Bu sözleşmeden çekilmeyi kadınlar istemedi, peki kim istedi? Başından beri söylemiştik, söylüyoruz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi demek demokrasiden uzak, tek kişinin iki dudağı arasında yaşamak demektir. Hukuk devleti yok, Parlamento işlevsiz, yargı taleple işliyor, demokrasi ve eşitlik yok, yasa ve Anayasa tanınmıyor ama gel gör ki kibir ve ego sonsuz. Çok sürmeyecek sandıkla sizi göndereceğiz, biz bunları yeniden tesis edeceğiz.

AKP ve saray rejiminin hedef hâline getirdiği İstanbul Sözleşmesi’nin her satırında, etkin uygulanmadığı için bugün hayatta olmayan binlerce kadının hayatı var. Yedi yıldır anlatılamayan sözleşmeye karşı çıkışlar erkeklerin mağdur olması, boşanmaların artması, Türk gelenek ve ahlak kurallarına aykırı olduğunun savunusu yapılıyor.

Oysa İstanbul Sözleşmesi diyor ki: “O çok kutsadığınız aile içinde, kadınlar eşit bir yaşama sahip olmalı, şiddetten korunmalıdır.” Şiddeti önle, şiddete uğrayanı koru, şiddetin failini yargıla. Şiddeti önleyecek politikalar geliştir.

Kadınların kazanılmış haklarına saldırılarınızın, tehditlerinizin sınırı ne olacak? Sırada ne var, merak ediyoruz. Şiddet gördüğü için karakola şikâyette bulunan kadınlara “Git evine, sabret.” mi diyeceksiniz? Beyaz pantolon giydi diye, yandan güldü diye verilen tahrik indirimlerinde yok saydığınız kadınların beyanını değil, erkek adaletini mi esas alacaksınız? Küçük erkek azınlığın mutluluğu için ve koltuğunuzu korumak için Medeni Kanun’u, hayıflandığınız yoksulluk nafakasını mı kaldıracaksınız?

Cinsel suçları tanımlayan CEDAW’dan, çocuk istismarıyla mücadele eden Lanzarote’den de mi çekileceksiniz? İnsan haklarını yok sayan zihniyetinizle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni de mi askıya alacaksınız? Susmayacağız, susmuyoruz, korkmuyoruz, asla biat etmeyeceğiz.